Şehit Şerife Bacı
Şerife Bacı,
1921 yılının Aralık ayında, İnebolu’dan kağnısına yüklediği cephane ile yola
çıkmıştır. Yanında kundağa sarılı, henüz birkaç aylık bir kızı da vardır.
Şerife Bacı,
kafiledeki diğer arabalarla; soğuk, kar ve tipi altında yoluna devam etmiş ve
ancak Kastamonu Kışlası önlerine kadar gelebilmiştir. Yetkililer, kafileden
ayrılan ve bir arabanın yolun kenarında beklediğini görerek yanına
varmışlardır. Gördükleri manzara, onları son derece üzmüştür. Şerife Bacı,
kundaktaki çocuğunu mermilerin arasına yatırmış ve üstündeki yorgan parçasını
da onların üzerine örtmüştür. Genç kadın, elinde üvendiresi olduğu halde; belki
yorgunluktan, uykusuzluktan belki de açlıktan, cephanelerin üzerine doğru abanmıştır.
Hava şartları ile beraber, üzerindeki giyeceklerin de yetersiz olması nedeni
ile soğuktan donarak şehit olmuştur.
Olayı
görenler, şehit kadını kollarından ve ayaklarından tutarak kaldırmışlardır. Bu
sırada, cephanelerin arasından, kundağa sarılmış bir kız çocuğunun ağlayan sesi
işitilmiştir. Bu olaya tank olan Rıfat Çavuş ve Cemil Çavuş; bu kahraman anayı
ve ağlayarak meme isteyen kundaktaki kız çocuğunu yüne arabaya yerleştirmişler
ve hemen yola koyulmuşlardır. Ancak kağnıya koşulu öküzler aç ve çelimsiz
oldukları için arabayı çekememişlerdir. Bunun üzerine Rıfat ve Cemil çavuşlar, arabaya
koşularak öküzlere destek vermişler ve bu şekilde Fırka önüne kadar
gelebilmişlerdir.
Bu acıklı manzarayı
gören Miralay Osman Bey, arabanın başına gelmiş, bir dakikalık saygı duruşu yaptırmış
ve gözyaşlarını tutamayarak ağlamıştır. Osman Bey, burada yaptığı kısa konuşmada:
‘’Türk kadını, dünyada emsali bulunmayan kahraman bir anadır. Öyle bir anadır
ki, tarihte nice kahramanlar, cihangirler doğurmuştur. Arkadaşlar, Millî Mücadele’yi
kazanacağımızın en büyük misali işte önümüzde; biri ölü biri diri yatıyor.’’ Demiş
ve üzüntüsünden daha fazla söz söyleyememiştir.
Bundan
sonra, kundaktaki kız çocuğuna süt anası ve Şerife Bacı’ya da Belediye’den
kefen sağlanmıştır. Kastamonu çevresini iyi bilen Cemil Çavuş, kadının
hüviyetini tespite çalışmıştır. Cemil Çavuş şehidin alaca önlüğünden ve
başındaki benli çarından hareketle, köyünü tespit etmek üzere hanları dolaşmış
ve cephane taşıyan kafilelere sormuştur. Neticede şehit ananın, Seydiler’den
olduğu anlaşılmıştır. Kendisini teşhis edenler ağlamışlar ve cenaze ile küçük
çocuğu bağırlarına basarak köylerine götürmüşlerdir.
Cephane
taşırken, yol boylarında kim bilir ne kadar çok kadın, ihtiyar ve çocuk ölmüştür.
İhtimaldir ki, künyelerine, ‘’eceli ile öldü’’ kaydı düşülmüştür.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder