22 Nisan 2019 Pazartesi

İsfendiyar Bey

    İsfendiyar Bey
                                                        1392 — 1439

Süleyman Paşa’nın Yıldırım Bayezid tarafından öldürülerek Kastamonu’nun zapt edilmesi sırasında, Kötürüm Bayezid’in öteki oğlu İsfendiyar Bey, Sinop kalesine sahip kalmıştı.

İsfendiyar Bey Sinop’tan, Kastamonu’yu hükmü altına alan Yıldırım Bayezid’e bir dilekçe göndererek, Sinop ve havalisinin tavizen kendisine verilmesini istedi. Yıldırım da himayesi altında bulunan emirleri kendisine teslim etmek şartile arzusunu yerine getireceğini bildirdi.
Yıldırım’dan böyle bir cevap geldiğini duyan beyler, bir kolayını bularak Sinop’u terk ettiler ve o sırada ünü her tarafı kaplamış olan Aksak Timur’un yanına kaçtılar.

İsfendiyar bey de Timur'un yanına çıkarak dedelerinden geleduran, emiri bulunduğu ülkesinin durup dururken ele geçirildiğinden şikâyette bulundu ve geri alınarak kendisine verilmesini Timur’dan istedi. (Aşık paşazade, İsfendiyar’ın Timur’u Arabistan’dan Anadolu’ya geçişte Erzincan’da karşıladığını ve Timur’la beraber gelirken bir gece Sarıkamış'tan, Timur’dan izin almadan sıvışıp kaçtığını ve Kastamonu'ya geldiğini yazmaktadır.)

Bu sırada Yıldırım Bayezid İstanbul muhasarası ve Rumelile diğer bir kısım yerlerde muharebeler ile uğraşıyordu. İşte gerek beylerin ve gerekse İsfendiyar’ın Timur'un yanına kaçmaları, tam bu sıralara geliyordu. İsfendiyar Bey Timur'a, dileğini yerine getirtmeği başarınca Sinop’a döndü. Bir taraftan harbi beklemeğe, öbür taraftan Timur'a vereceği hediyeleri hazırlamağa başladı.

Esasen Yıldırım ile Timur'un arası açıktı. Bilhassa beylerin Timur'un yanına kaçmaları, aradaki düşmanlığı bir kat daha arttırdı. Timur, Yıldı¬rım ile harbe karar verdi. Bu kararını kuveden file çıkarmadan evvel, bir kere de kendisine sığınmış Beylerin bu işte ne düşündüklerini öğrenmek istedi. Ve bir meclis topladı. Herkes Timur'un harbi kazanacağından emin bulunduklarını söyledi. Hatta İsfendiyar Bey bu işte daha ileri bir taraftarlık yaptı. Bilhassa ifadeleri arasında “Anadolu ahalisi kendi dirlik ve düzenliklerini kaybettikleri cihetle, Osmaniyan takımının sahihen meclubu olmayıp itaat ve sadakatleri Osmanlıyı iğfal için mümaşat ve mutavaat kabilinden olmakla zatı hümayunu İlhanilerine karşı sevk ve izam olunan askerlerin çokluğuna bakılıp hatıra fütur ve kesel arız olmasın. Zira zikrolunan askerlerin çoğu zor ve ibram ile itaate götürülmüş olduklarından meydanı harpten edna(?) hücum ile kaçacakları ve kendilerinin eskiden beri büyük gördükleri Beylerinin dahi İlhan yanında olduklarını bildikleri zaman, bu tarafa sığınacaktan şüphesizdir. Binaenaleyh Osmaniyandan lâyıkile hoşnut olmayan ülkenin üzerinden hareket olunmak hayırlıdır.’’ sözleri vardı.

Bu konuşmalar yapıldığı günlerde bir kuyruklu yıldızın doğudan batıya doğru parladığı görülmüş ve mecliste hazır bulunan beyler de bunu, harbi Timur’un kazanacağına bir misal olarak göstermişlerdi.
Timur bu sözlerden adeta sarhoş oldu. Ve Memalik-i Rum üzerine yürünmesini emreyledi.

İsfendiyar Bey sıranın kendi emirlik ülkesine geleceğini biliyordu. Yıldırım, ordusile Kastamonu üzerine yürüyünce boş yere müdafaada bulunmadı. Fakat, Yıldırım yan yolda ordusundan ayrılarak Bursa’ya döndü. İsfendiyar Beyin bu son hareketi hoşuna gitmiş olmalı ki, Sinop’ta kalmasına izin verdi. İsfendiyar bey ec Sinop’a dönünce, yanındaki Beylerin gizlice kaçmalarına göz yumdu. Ayrıca da evvelce kaçanlarla mektuplaştığı gibi, içeriden de Yıldırım ile Timur arasında alıp verilen mektupların nelerden bahsettiğini öğreniyordu. Bu işlerde sonun kötü çıkacağını anladı. Derhal Timur’a gitti ve harpten sonra Kastamonu’nun kendisine verilmesi için ricada bulundu. Harbe karar verilip askerin hareketi başlayınca da Sinop’a döndü ve Timur’a vereceği hediyeleri hazırlamağa başladı.

Harp, Timur’un kazanmasile neticelendi. İsfendiyar Bey de hediyelerini Timur’a götürdü, ve emaretinin kendisine ihsan edildiği hakkında Umurdan bir ferman almağa muvaffak oldu. Hemen Sinop’a döndü. Oradan Kastamonu’ya geldi. Buraya dönünce, emareti içinde bulunan kasaba ve köyleri, tatar yağmacılarından kurtardı. Pek çok mal ve can telef olacak hadiselerin önünü aldı.
İsfendiyar bey, Yıldırım’ın ölümünden sonra vukua gelen şehzade kavgaları esnasında artık bitaraf kalmağı, gürültülere girmemeğe karar verdi. Fakat bulunduğu mevki icabı bu arzusuna muvaffak olamadı. Bu cümleden olarak Yıldırım’ın oğlu şehzade Musa Çelebi, kardeşi Süleyman’ın korkusundan Kastamonu’ya kaçtı ve İsfendiyar beye sığındı, İsfendiyar Bey kendisini himaye etti. Biraz sonra, sadrazam Ali Paşa ve diğer Osmanlı büyüklerinin, Eflâk beyi Mircea’nın Musa Çelebi’nin Edirne’ye gönderilmesi hakkında yazdıkları mektup ve yaptıkları iltimas üzerine, Musa Çelebi’yi Sinop’tan bir gemiye bindirdi ve kendisini merasimle uğurlayarak Edirne’ye gönderdi.
Bu vakadan sonra, bir defa da şehzade İsa Çelebi kardeşi Mehmet Çelebi’den korkarak Kastamonu’ya, İsfendiyar beyin yanına sığındı. Kastamonu’ya geldi.

İsa Çelebinin İsfendiyar Bey’in yanına kaçmasına, İsfendiyar Bey’den himaye görmesine pek kızan Mehmet Çelebi, İsfendiyar beyden birkaç defa, İsa Çelebinin kendisine teslim edilmesini istedi. Fakat İsfendiyar buna aldırış etmedi. Hatta iş kavga derecesine vardı ve nihayet bu vakalardan sonra, Osmanlı tahtına geçen Çelebi Mehmet II ile İsfendiyar’ın arası iyileşti. İsfendiyar beyin hareketlerinde kötü fikir olmadığını gören Çelebi Mehmet II, İsfendiyar beye dostluk elini uzattı.
İsfendiyar Bey bu anlaşmadan sona Karamanlıların isyanı üzerine Konya’ya hareket eden orduya oğlu Kasım Bey ile yardımcı bir kuvvet yolladı. 1416 yılındaki Eflâk ve Macar seferine de yine oğlu kumandasında yardımcı asker gönderdi.

İsfendiyar oğlu Kasım Bey’in Çelebi Mehmet ile anlaşması:
Eflâk seferinden sonra İsfendiyar oğlu Kasım Bey, Çelebi Mehmet’in yanından ayrılmadı.
Kasım Bey’in Osmanlı ordusuna iyi hizmetlerde bulunduğunu ve Padişahı çok memnun ettiğini Osmanlı tarihleri mufassalan kaydetmektedirler. Hatta Macar seferinin sonunda, Edirne’ye döndüğü sırada, Çelebi Mehmet bir gün ava çıkmış, atının ayağı bir köstebek deliğine geç¬miş. Padişah, yan tarafına düşmüş, vücudu berelenmiş. Tedavisi esnasında Kasım Bey saraya sık sık giderek Padişahla dostluk kurmuştur. Kasım beyin gerek bundan ve gerekse ordudaki yararlıklarından pek memnun kalan Padişah, kendisine birçok münbit ve mahsuldar tımarlar vermiş ve ayrıca babası İsfendiyar Bey’e de bir mektup yazarak, Tosya, Çankırı Kalecik, Kastamonu ve Kürenin tımar olarak oğlu Kasım Bey’e verilmesini bildirmiştir. İsfendiyar bey, bu isteğin, doğrudan doğruya oğlu tarafından yapıldığını anlayınca oğluna çok kızmış ve hatta gücenmiştir. Bunun üzerine İsfendiyar Bey, emirlerinden Bayezid Bey ile ulemadan Vali Mehmed'i münasip hediyelerle Padişaha yollayarak, Kastamonu ve Kürenin maişetine medar olmak üzere kendisine bırakılmasını, Kalecik ve Çankırı’nın bir hediye olarak kabul edilmesini, Padişahtan rica etmiş¬tir. Çelebi Mehmet, İsfendiyar’ın bu arzusunu yerine getirmiş, Kastamonu ve Küreyi kendisine bırakmış ve Çankırı’yı da Kasım beye hediye eylemiştir.

Kasım Bey’in son hareketinden çok müteessir olan İsfendiyar Bey, oğullarından İbrahim beyi veliaht tayin eylemiş ve bir fırsatını bularak zapt ettiği Samsun’u da öbür oğlu Hızır Bey e bir eyalet olarak vermiştir.

Babasının veliahtlığı İbrahim beye vermesine çok üzülen Kasım Bey, Çelebi Mehmed’i teşvik ederek ona Samsun’a yollatmış ve Samsun’u Hı¬zır Bey’in elinden alarak Osmanlı memleketine ilhak ettirmiştir. (Âşık Paşa zade, Çelebi Mehmed’in Hızır Bey’e çok iltifat ettiğini, hil’atlar giydirdi¬ğini, hatta, Hızır Bey’e ‘’yanımda Tımar edeyim’’ dediğini, Hızır Bey’in ise ‘’kardeşim Kasım yanınızdadır, ben sizinle duramam, zira ben Kasım’la bir yerde duramam’’ diye cevap verdiğini yazmaktadır.)

Murat II’nin Kastamonu’ya hücumu ve Bolu’da yapılan harp:
Çelebi Mehmed’in öldüğü ve yerine Murat II’nin Osmanlı Padişahı olduğu sırada, Osmanlı topraklarında Düzme Mustafa ve Küçük Mustafa hadiseleri çıkmıştı. Bunlar bertaraf edilince nöbet artık Anadolu’nun ele geçirilmesine gelmişti. Bu İşe kat'î karar veren Murat II, Edirne’den Bursa’ya döndü ve ordu toplamağa başladı. İlk hedef İsfendiyar memleketi idi. Bu haber Kastamonu’ya gelince burada da asker toplanılmağa başlanıldı. Ve Osmanlı ordusunun Serkulceyşi(?) olan Bolu’ya doğru hareket edildi iki ordu, Bolu yakınlarında karşılaştılar. Harp Osmanlıların galebesile neticelendi. İsfendiyar’ın ordusunun her biri bir tarafa dağıldı. Hatta İsfendiyar Bey bile Kapıcı başı Yahşi Bey tarafından saçma ile yaralandı. Ve doğruca Sinop’a kaçtı ve orada saklandı. (İsfendiyar Beyin, aldığı bu saçmanın teshile bir kulağı sağır bile kalmıştır.)

Bunun üzerine, İsfendiyar Bey, kusurlarına af ve kızının hareme kabul edilmesini rica İçin oğlu Murat Bey’i münasip hediyelerle padişaha gönderdi.

Bu mütalâaları ve bilhassa Tacüttvarih’in noktai nazarını kabul eden Ali Bey, Candaroğulları hakkında yazdığı bir makalede şu izahatta bulunmaktadır:
“İsfendiyar Bey Osmanlıları severdi. Çünkü kendisi de Türk’tü ve Müslümandı. Onların Avrupa kıt‘asındaki zaferlerile iftihar eder ve yardım lüzumunda derhal onların yardımına koşardı. Ayrıca
kendisi İslam nüfusunun böyle boş yerlere telef edilmesine razı değildi. Otuz üç seneden beri emarette bulunduğundan zamanının siyasetini öğ¬renmiş bir zat idi. Şimdi böyle bir adam nasıl olur da öteden beri Osmanlılara tabi olan Taraklıya hücum ve orayı muhasara edebilirdi. Bu harbin vukuu, Orhan Bey devrinde karar verilen düsturun yeniden tatbikine başlanılmasından ibarettir.
İsfendiyar Bey, Osmanlılara galebe edeceğini hatırına getirmiyordu. Yalnız kavi müdafaa ile daha ehven bir sulha nail olacağını ümit ediyordu.’’

Aşık paşa tarihî ise, harbin vuku bulduğunu yazmakta ve vakayı şu şekilde anlatmaktadır:
İsfendiyar oğlu Kasım Bey Murad II ye gelmişti. İznik’e geldiği vakit, İsfendiyar da Taraklıborlu’ya hücum etmişti. Murat ile Kasım Bey beraber Bolu’ya geldiler. İsfendiyarlılar Kasım Bey’in de muharebeye geldiğini işittiler. Kasım’ın korkusundan harp meydanından hayli adam kaçtı. Sonunda iki taraf Bolu’nun üzerinde buluştular. İyi muharebe oldu. İstendiyarlılar epeyce esir bıraktılar ve perişan oldular. İsfendiyar, kendi dahi çomak darbesi yedi. Bunun üzerine harp meydanından kaçtı ve Sinop’a sığındı. Murat II kendisini takip etti. Kastamonu’ya girdi. Vilâyeti zapt etti ve bakır Küresini istedi.

İsfendiyar, Muradın devletinin inkişaf etmekte olduğunu gördüğü için oğlu Muradı elçi gönderdi:
“Oğul Sultan Murat, atan, deden, bana ihsan edegelmiştir. İmdi, sen dahi mürüvvet eyle. Ben ettiğim kalma ve hem kızım dahi vereyim ve her yıl askerimle varayım; hizmetine durayım’’ dedi. Ve hem paşalara dahi kızıl altın elçi gönderdi. Paşalar utandılar. Hünkârla sulha başladı¬lar. Hünkâr dahi razı oldu. Bursa’ya geldi.’’

Hammer, bu muharebeden bahsederken ‘‘bu beyin kendisi için bir felâket olmak üzere aile içinde bir hain bulunuyordu. Oğlu Kasım Bey Muradın yakınlaşmasından babasını lâimane bırakarak bu hıyanete ordunun büyük bir kısmını da iştirak ettirdi.’’ şeklinde bir mütalâada bulunmaktadır.

İsfendiyar’ın Murat II ile barışması ve hısım olmaları:
Padişah, İsfendiyar Beyin, oğlu Murat Bey vasitasile gönderdiği hediye ve mektubu alınca memnun oldu. Ve eski düşmanlığını unuttu, İsfendiyar Bey yazdığı mektupta, "Orduya mukabelede bulunmak küstahlı¬ğının affını rica ediyor ve Osmanlı ordusuna iyi hizmetlerde bulunduğunu, merhum babası zamanında Sinop, Bakır Küresi ve Kastamonu’nun maişet medarı olarak kendisine verildiğini hatırlatarak buraların tekrar kendisine bırakılmasını ve ayrıca da güzellik cihetinden emsali bulunmayan oğlu İbrahim Bey’in kızının da şer’î nikâhla kabulünü rica ve istirham’’ eyliyordu.
Bu mektuptan ve hediyelerden memnun kalan padişah Murat II, İsfendiyar beyin bu arzusunu yerine getirdi ve Sinop, Küre ve Kastamonu’yu kendisine bırakarak mütebaki memleketini Osmanlı hudutları arasına soktu. Ayrıca da İsfendiyar beyin oğlu İbrahim beyin kızının Kastamonu'dan aldırılması için bir düğün alayı tertip edilmesini emreyledi. (1423) Teşkil olunan bu hey'et, Mirahorlardan Çaşnigir başı Eltan beyin reisliği altında, Tavaşi ağalarından Şerafeddin Paşa, Reyhan Paşa, vezirlerden Halil Paşa karısı, Germiyan hâkimi Yakup Bey karısı, Padişahın Şah ana dediği Paşa Kerime Hanım ve bir kısım askerden ibaretti.

Kastamonu ve Devrekâni'de yapılan düğün merasimi:
Hey’et aynı zamanda birçok eşya, pek çok nakit mihri müecceli de hâmil bulunuyordu. Bu heyet âlâyı vâlâ ile Kastamonu'ya geldiler. Ve buradan Devrekâni’ye gittiler. İsfendiyar bey Devrekâni’yi düğün yeri ittihaz etmişti. Heyetin geldiğini haber alınca, âyan ve ümerasını Kastamonu'ya gönderdi. Kastamonu'da ziyafetler ve mihmandari levazımı ikmal edildi ve gelenlerin her biri kendilerine lâyık bir surette hürmet ve riayete mazhar edildiler. İsfendiyar bey, gelini, Germiyan oğlu Yakup beyin karısı ile Halil Paşa refikasına teslim etti. Ve ayrıca âyan ve ümerasile bazı itimat ettiği kimseleri de bu heyetle birlik Bursa’ya gönderdi.

Murat II, Bursa’dan, geline yükte hafif, pahada ağır muhtelif cins eşya ve para göndermişti. Müeccel mihir de resmi şekilde yapılmıştı. İsfendiyar Bey de buna karşılık olarak gelininin çeyizini tarifi güç elmas ve çok pahalı eşya ile süslemiş ve ne kadar ince bir zevk sahibi olduğunu Murat II’ye göstermişti.

Gelin alayı Bursa’ya dönünce, Murat II da kız kardeşlerinden birini İsfendiyar’ın oğlu İbrahim Bey’e, birini Anadolu Beylerbeyi Karaca paşaya, üçüncüsünü de Çandarlı zade sadrazam Halil Paşa oğlu Mahmut Çelebiye vermiş bu suretle dört düğünü bir arada yapmıştı.

İsfendiyar Beyin son zamanları:
İsfendiyar Bey, Osmanlılarla bu suretle hısımlık kurmağa muvaffak olunca, eski dirlik ve düzenini tekrar diriltti. Kâh Kastamonu’da kâh Devrekâni’de, kâh Sinop’ta, fakat en çok Devrekâni’de oturarak hiçbir gaile ve gürültüsüz, müreffeh daha on beş sene yaşadı. (843 H-1439M) yılın da öldü. Kendisi, Sinop’ta Alâaddin camii içindeki türbeye gömüldü.
                               
                                                     Taceddin İbrahim II bey
                                                                 1439-1443
İsfendiyar beyin ölümü üzerine, yerine, vasiyeti mucibince oğlu İbrahim Bey Kastamonu emiri oldu.
İbrahim beyin zamanı da İsfendiyar beyin son zamanı gibi, küçük bir hâdise ve gürültü olmadan geçmiş ve İbrahim Bey dört sene emirlikten sonra Sinop’ta ölmüştür (847 H — 1443 M). Mezarı, Sinop’ta babasının gömülü bulunduğu türbededir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Mehmet Önder Atatürk'ün Yurt Gezileri - Kastamonu Bölümü

Atatürk, kurduğu Cumhuriyetin çağdaş medeniyette yerini alabilmesi için, devrimlerle bütünleşmesi gereğine yürekten inanıyordu. Cumhuriyet, ...