14 Eylül 2018 Cuma

Aktüel Arkeoloji Dergisi - Kaška Kültürü

Kaška Kültürü

Yönetim ve Toplum

Hitit metinlerinde politik yönden aktif bir Kaška devletinden ve bir Kaška kralından bahsedilmemektedir. Aksine Kaška yerleşimlerinden ve bu yerleşim yerlerinin beylerinden söz edilmektedir. Her bir Kağka grubunun politik bağımsızlığa sahip olup, yerel beylik bölgeleri de mevcuttu. Hitit kralı Šuppiluliuma’nın da belirttiği gibi, Kağkaların 9 veya 12 ayrı kökten gelen bağımsız boylar halinde yaşayan Anadolu’nun yerel Kaška/Hatti beylikleri ve yerel Kaška/Hatti halkı olduğu söylenebilir.

Kaška topluluklarının yönetim şekli hakkında bilgi veren en önemli kaynak II. Muršili’nin yıllıklarıdır. Muršili yıllıklarında Kaškalı bey Pihhuniya’nın bir bey gibi değil, bir kral gibi yönettiğini özellikle vurgulamaktadır.


Tipiyalı bey Pihhuniya egemenlik alanının sınırlarını Hititler lehine genişletmiştir.

Savaşta başarılı Kaškalı beylerin, komutanların politik açıdan yükselebildiği dönemler ve onların siyasi bir birlik oluşturmaya doğru meyilleri her daim var olmuştur. Ancak Kaškaların bu arzularını gerçekleştirmeleri Hititleri felakete, hatta yok olmaya sürükleyeceği için Hitit krallarınca Kaškaların bir birlik oluşturmalarına ve devlet kurmalarına asla izin verilmediği de bir gerçektir.

Assur kaynaklarında Kral III. Tiglatpileser’in egemenliği altına aldığı ve vergi vermekle yükümlü kıldığı krallıklar arasında Kaškalı Dadilu’dan bahsedilmektedir. Bu da 8. yüzyılda Suriye’nin kuzeyinde Güney Anadolu’da Kızılırmak’ın güneyinde bir Kaška krallığının var olduğunu göstermektedir. II. Sargon kaynaklarında, Sargon’nun ele geçirdiği topraklar arasında Kašku=Kaška da yer almaktadır. Bu da bir Kaška krallığının varlığını desteklemektedir. Kaška (krallığı?) Assur kralının hâkimiyetine geçince Assurlu valilerce yönetilmiştir.

Kaška gruplarının sosyal sınıfları hakkında çok fazla bilgi yoktur. Ancak başlarında bir beyin bulunduğu Kaška gruplarını oluşturan Kaška topluluklarının varlığı bilinmektedir. Kaška toplulukların da ataerkil bir aile düzeninin hâkim olduğu antlaşmalarda yemin edenlerin baba adlarıyla birlikte ifade edilmesinden anlaşılmaktadır.

Kaška toplumu kadınına Tiliura Antlaşması’nın
karma evlilik antlaşma maddelerinde “Kaškalı Hitit şehrinden bir kadınla veya tam tersi Hititli bir erkek Kaškalı bir kadınla birleşirse” sözleriyle anlatılmaktadır. Bir Hititlinin Kaškalı kadını kente götürmesine izin verilmezken, onun Kaškalı kadının kentinde sürekli kalmasına müsaade edilmiştir. Kendi topraklarında hür olanlar karşı tarafın topraklarında köle, mülteci sınıfına düşmüştür.

Hititler Kaškaları esir alıp köle yaptıkları gibi Kaškalar da Hititleri esir alıp köle olarak kullanmıştır. Çünkü Arnuwanda-Ašmunikal döneminde pek çok yerleşim yeri Kaškalar tarafından alınmış ve bu yerlerin tapınak görevlileri de köle yapılmıştır. Köle yapılan tapınak görevlileri arasında rahipler, müzisyenler, şarkıcılar, aşçılar, fırıncılar, çiftçiler ve bahçıvanlar vardır. Dolayısıyla Hititli savaş esirleri, mülteciler, köle yapılan tapınak görevlileri ve zanaatkârlar da Kaška toplumunun bir parçasını oluşturmuştur. Kaškalı tüccarlar,
sığır ve koyun çobanları, domuz çobanları ve dokumacı kadınlar Kaška toplumunda Kaška ekonomisi için elzem meslek gruplarıydı.


Askeri Yapı

Hitit-Kaška ilişkileri Eski Hitit krallığı Döneminden Hitit İmparatorluk Döneminin sonuna kadar kısa süren barışlara rağmen her daim yapılan savaşlarla düşmanca devam etmiştir. Kaška grupları güçlü ordusu, etkili savaş teknikleri ve coğrafı konumunun verdiği avantajları kullanarak Büyük Hitit İmparatorluğu’nun askeri gücü karşısında direnebilmiştir. Kağka gruplarının ordusu çok sayıda ERİN MEŠ “yaya askerler” ve ANŠU.KUR.RA MEŠ (savaş arabalı savaşçılar) “atlı askerlerden” oluşmaktaydı. Ayrıca Kağkaların her daim hazır ERİN MES NARARI “yardım orduları” da vardı.

Orta Hitit Döneminde kral II./III. Tuthaliya’nın Tatta ve Hulla’ya gönderdiği 25 No.lu Maşat mektubunda, krala bir taraftan 600 Kaškalı askerin, diğer taraftan 400 Kaškalı askerin geceleyin yürüdüğü ve ekinleri toplayabileceği bildirilmiştir.

Muršili döneminde, Kaškalı bey Pitaggatalli 9000 askerle, Kalašmalı Aparru ise 3000 Kaškalı askerle Hititlere karşı savaşmıştır. Tummana’nın yeniden fethi anlatımında, Kaškalı bey Pitaggatalli yardım için 9000 askeri Šapidduwa şehrine getirmiş ve Elluriya Dağı’nı tutmuştur. Kalašmalı Aparru 3000 Kağšalı askerle Šappa ülkesine saldırmıştır.

II. Ramses’in zafer kitabesine göre Muwattalli’ye Kadeş Savaşı’nda yardım etmek üzere Hattušili ile birlikte Mısır’a giden Hitit Ordusu içinde Kaška askerleri de vardı. Hitit egemenliğindeki Kaška yerleşimleri Hitit ordusuna asker vermek yükümlüydü. Örneğin, Muršili hükümdarlığının ilk yıllarında Durmitta ve İšhupita Ülkesi tekrar köle yapılmış ve asker vermekle yükümlü kılınmıştır.

Kaška gruplarının büyük orduları ihtiyaç anında birlik oluyorlardı. Šuppiluliuma döneminde 9 Kaška grubunun orduları toplanmış ve daha sonra da her bir grubun askerleri tekrar kendi ülkesine dönmüştür. Kaška askerleri ani, daha önce tahmin edilemeyen saldırılar ya da ani gece baskınları gibi savaş teknikleri sayesinde Hitit topraklarında yok edici hazarlar vermişlerdir. Kaška birlikleri dayanışma içinde birbirlerini düşman saldırısından önce uyarmış ve karşılıklı yardımlaşmışlardır.

Ekonomi

MÖ 2. binyılda Kaškaların yasadığı bölge, İç Anadolu’nun kuzey, batı ve orta kısımları ile kısmen Doğu Karadeniz Bölgesi’ni kapsar. Bu bölgede yaşamış diğer kavimlerde olduğu gibi, Kaškaların da ekonomisini doğal olarak hayvancılık, dokumacılık, tarım ve doğal kaynaklar oluşturmuştur. Kaškalar düşman saldırısına karşı kendilerini koruyamadıkları durumlarda geçim kaynağı olan hayvanlarının ve mallarının Hititlerce mahvedilmesini önlemek için yaşadığı mekânı terk etmiş, hayvanlarını ve mallarını alarak dağlara sığınmışlardır. Hititler tarafından yapılan saldırı tehlikesi geçtikten sonra terk ettikleri eski yaşam alanlarına geri gelmişlerdir. Bu nedenle Kaškaların bir kısmının yarı göçebe bir yaşam tarzı sürdürdüklerini söylemek mümkündür.

Kaškalar yarı göçebe, hareketli yaşam tarzı yanında kent kültürü özelliği taşıyan yerleşik bir yaşam tarzına da sahıpti. Çunkü Kaškalar yerleşik düzeni zorunlu kılan tarımla uğraşıyor, ticaret yapıyordu. Daha önemlisi Kaška kentlerini ve ülkelerini kral gibi yöneten beylerin, yaya ve atlı askerlerden oluşan bieliklerin ve bu birliklere önderlik yapan komutanların mevcudiyeti de Kaškalarda kent kültürünün göstergesidir.

Kaškalar Anadolu'da çok yaygın olan genel anlamda iki meslek grubunu “çobanlık ve dokumacılık“ yapıyorlardı. Kaškaların sürekli hareketli olmalarının ve topraklarını genişletmek istemelerinin nedenlerinden biri başlıca geçim kaynağının hayvancılık olması ve buna bağlı olarak geniş otlaklara ihtiyaç duymasıdır. Bor kral gibi yöneten Kaškalı bey Pihhuniya, geniş otlak yeri yapmak için Hitit ülkesi İštitina'yı işgal etmiştir. Hitit kralları Kaška bölgesine duzenledikleri seferlerden de sivil tutsaklar yanında Kaškaların otlaklarda beslediği, besili pek çok sığır ve koyunu ganimet olarak ele geçirmiştir. Hayvancılığın yanı sıra tarım ve ziraatçılık da Kaškaların diğer bir geçim kaynağı idi. Hititler Kaškaların önemli geçim kaynağı olan tarım ürünlerine el koyarak ya da yakarak çok büyük olasılıkla onları ekonomik olarak çökertmeye, gelişmesini, yayılmasını engellemeye ve kendilerine muhtaç hale getirmeye çalışmıştır.

Kaškalar tarım alanlarının yanı sıra üzüm bağlarına da sahipti. Bağcılık yapıyor ve şarap uretebiliyorlardı. Hititler Kaškaların üzümüne ve şarabına da el koymuş, ayrıca egemenliği altına aldığı Kaška yerleşimlerini şarap vermekle yükümlü kılmışlardır. Kaškalar doğal kaynaklar bakımından zengin Kuzey Anadolu bölgesinde yaşadıklarından, bölgenin kaynaklarından doğal olarak faydalanmış olmalıdırlar. Kültepe/Kaneš belgelerinde Durhimit şeklinde yazılan Kaška ülkesi Turmitta, Anadolu’da bakır yatakları bakımından zengin, iyi cins bakır üretiminin yapıldığı yerel bir krallıktı. Şayet Kaškalar Hitit öncesi Anadolu’nun yerel halkı ise, Kaškaların Koloni Çağında Durhimit yerleşiminde Anadolu’nun önemli bir yerel krallığı olarak, iyi cins bakır üretimi yapabildiğini, diğer yerel krallıklarla ve Assurlarla ticari ilişkiler kurabildiğini söyleyebiliriz. Durmitta’nın sahip olduğu bir diğer önemli doğal kaynağın tuz yatakları olduğunu bu kentten tuz sevkiyatı yapıldığını gösteren Hititçe bir belgeden anlıyoruz.

Kaškaların ticaretle uğraştıkları ve Kaškalı tüccarların var olduğu antlaşmalardan da öğrenilmektedir. Hititlere dost olan Kaškalı bir tüccar Hattuša’ya gelebilmiş fakat orada askeri valinin izin verdiği yerde ticaret yapabilmiştir. Dolayısıyla bu ticari kısıtlamalarla Hititlerin, Kaškaların ticarette daha aktif hale gelmelerini ve diğer Kaška gruplarıyla ilişkilerini güçlendirip birlik olmalarını engellemeye çalıştıklarını anlıyoruz. Kaškaların ticaret işinde ne tür ürün ya da eşya alım satımı yaptıkları hakkında bilgi mevcut olmasa da geçim kaynaklarına bakıldığında hayvansal ürünler, tarım ürünleri, yünler ve dokuma ürünleri satıyor olduklarını söylemek mümkün.

Din ve Ahlak

Hitit belgeleri Kaška dini hakkında çok fazla bilgi sunmamaktadır. Kaška dini ile ilgili bilgi veren en önemli belgeler, bir büyü ritüeli ve Hitit-Kaška antlaşmalarıdır. Ritüelde Kaška tanrıları, Hatti ülkesi tanrılarıyla mücadele eden düşman bir grup olarak değerlendirilmektedir. Kaška antlaşmalarında ise, Kaška ülkesinin tanrılarının Hitit ülkesi tanrılarıyla birlikte Kaška-Hitit antlaşmasının düzenlenmesine yemine şahitlik yapmak üzere çağrıldığı görülmektedir. Antlaşmada Kaška pantheonu kimliği bilinen tanrılardan oluşmaktadır: üç Kaška Fırtına Tanrısı: Hanupteni... Fırtına Tanrısı, Kutpurruri. Fırtına Tanrısı, Pazim-[ ]-is' Fırtına Tanrısı. Daha sonra verilen Kağka tanrıları Yerin Güneş Tanrıçası, [ ]tena, Tanrı Huvattašši (?), Baba Güneş Tanrısı, Orduların Fırtına Tanrısı ve Tanrı Telipinu’dur. Hatti kültüne ait birkaç tanrı ve tanrıça da mevcuttur. Bunlardan Yeryüzünün Güneş Tanrıçası daha sonradan Arinna’nın Güneş Tanrısı ile özdeşleştirilen önemli bir yeraltı dünyası tanrısıdır. Telipinu (I. 18) ise Hatti kökenli bir bitki tanrısıdır.

Kaškalarla yapılacak savaş öncesi düzenlenen ritüelde, kurban sunulacak tanrılar arasında Turmitta ülkesinin Telipinu’sundan bahsedilmektedir. Daha önce belirtildiği gibi, tanrısı Telipinu’ya kurban sunulan Turmitta, Hitit belgelerine göre önemli bir Kaška ülkesi, Koloni Çağında Anadolu’da Hattilerin ya da onlarla akraba yerli halkın yaşadığı yerel bir krallığa sahip bir ülkedir.

Kaška seferi öncesi icra edilen ritüel ve Kaška antlaşmasından elde edilen bu önemli bilgiler doğrultusunda Kaška pantheonunun Hatti pantheonundan çok farklı olmadığı ve büyük olasılıkla bu pantheonun bir taşra versiyonu olduğu söylenebilir. Yani Hatti ile Kaška kültür ortamları arasında kayda değer benzerlik muhtemeldir.

Aynı zamanda Hattilerin ay tanrısı (-a vokali yerine -u vokalinin kullanımıyla, Kašk- kelime köküne -u eklenmesiyle oluşturulan) “Kašku” adını taşımaktadır. Hititlerin kuzeydeki Kaškaları, her daim potansiyel tehlike olan düşmanlarını, hem ay tanrısının adı olan hem de Hattice bir kelime olan -Kašku kelimesine son vokal -u yerine -a vokali eklenmiş şekliyle“Kaška” olarak adlandırdıklarını söylemek mümkündür.

Kaškalar, Hititler tarafından sanki dinsiz, acımasızmış ve barbarmış gibi itham edilmişlerdir. Hititler, diğer büyük devletler, küçük-büyük beylikler ve o çağlarda yaşayan bütün toplumlar gibi sınırlarını genişletmek; ekonomik olarak güçlü olmak; yaşadığı kendine ait topraklara sahip çıkmak vs. gibi birçok nedenle pek çok yere saldırılar, talanlar yapmış, yakıp yıkmış, değerli ganimetler almış ve sivil halkları kendi yurdundan koparmıştır. Söz konusu toplumların yaptığı bu tür zarar verici, can yakıcı kötü davranışlar, Kaškaların Hititlere karşı olan tavrından, dinsizliğinden ve acımasızlığından farklı bir davranış şekli değildir. Bu sadece o zamanki toplumlarm hayatta kalabilmek için verdikleri doğal bir mücadeledir.

Dil ve Yazı

Kaškalardan günümüze kadar ulaşmış herhangi bir belge mevcut olmadığından kullandıkları yazı ve konuştukları dil hakkında elimizde kesin bir bilgi yoktur. Ancak Kaškalar Anadolu’nun yerlisi olup, zamanla özellikle yaşam alanı olarak kuzeye sıkıştırılan hatti kökenli halk ise, kullandıkları dil de Hattice veya bu dil ile akraba bir dil olması gerekir. Kaškaların kullandıkları yazının çivi yazısı olması muhtemeldir. Arzawa ülkelerinin kültür ve yazışma dili Hititçe olduğu gibi Kaškalar için de aynı şekilde olması mümkündür. Zamanla Kaškalar ve Hititler arasında bilgi alışverişi, antlaşmalar, barış görüşmeleri, diplomatik görüşmeler ve yazışmalar yapıldığı Hitit kaynaklarından öğrenilmektedir.

Politik ve resmi görüşmelerin yanı sıra, Kaška ve Hitit halkı da birbiriyle anlaşabiliyor, bir arada yaşayabiliyordu. Bu durumda Kaškaların konuştuğu dili Hititlerin, Hititlerin konuştuğu dili de Kaškaların bilmesi gerekir. Ya da Kaškalar aile içinde ve kendi aralarında kendi dillerini konuşuyor, Hititlerle de sonradan öğrendikleri Hitit dili aracılığıyla anlaşıyorlardı.

Kaška dili ile bazı Kafkas dilleri arasında yakın bir ilişkinin var olduğu kabul edilmektedir. Elde çok kesin veriler olmadığından Kaška dili ile Kafkas dilleri arasındaki ilişki konusunda kesin bir şey söylemek şu an için mümkün değildir. Fakat bütün Orta ve Doğu Karadeniz sahil şeridini kapsayan bir alanda, Sinop’tan Kafkas Dağları’na kadar, dilsel ve kültürel bir devamlılığın söz konusu olduğunu varsaymak oldukça mantıklı görünmektedir. Kaška merkezlerinin ya da Hititler ve Kaškaların bir arada yaşadığı merkezlerin keşfedilmesi ve Kaškalara ait belgelerin gün ışığına çıkarılması ile tek taraflı Hititlerin anlattıklarına göre yazılan Hitit-Kaška ilişkilerini, Kaška tarihi, coğrafyası ve kültürünü Kaškaların gözüyle de değerlendirebilme imkânı olacaktır.



12 Eylül 2018 Çarşamba

Aktüel Arkeoloji Dergisi - Kaşkaların Tarihi

Kaškalardan (Kaşka) günümüze ulaşmış herhangi bir belge elde mevcut olmasa da Koloni Çağı, Hitit ve Yeni Assur dönemlerine ait çivi yazılı kaynaklardan Kaškaların kökeni, tarihi, coğrafyası ve kültürü hakkında çok Önemli bilgiler elde edilmiştir. Eski Hitit devletinin kuruluşundan yıkılışına kadar Kaškaları Hitit Devleti için her daim potansiyel bir tehlike olarak gören Hititler MÖ 1660 yıllarında Anadolu’ya gelmişlerdir.

Hititler Anadolu’ya gelmeden önce burada Orta Tunç Çağının çok yüksek bir kültürünün yaratıcısı Hattiler yaşamıştır. Hattilerin çok gelişmiş bir uygarlığa sahip olduğunu, Anadolu’daki birçok merkezde yapılan arkeolojik kazılar ve buralarda ele geçen arkeolojik kanıtlar göstermiştir. Bu çağda Anadolu, Hattili büyük krallıklar ve bu büyük krallıklara bağlı küçük yerel krallıklardan oluşan siyasal bir dokuya sahipti.

Kaneş/Kültepe’de ele geçen çivi yazılı kaynaklara göre Assur Ticaret Kolonileri olarak adlandırılan çağda (MÖ 1960-1750) Anadolu’nun zenginliği Assurların ilgisini bu topraklara çekmiştir. Assurlu tüccarlar, bu zengin kaynaklar üzerinde ticaret yapmak amacıyla Anadolu’ya gelmiş, Kaneš/Kültepe merkez karum olmak üzere Hattili büyük krallıkların etrafında karum (pazar yerleri) ve Hattili küçük krallıkların etrafında wabartumlar (menzil istasyonları) oluşturmuşlardır. Hitit çivi yazılı kaynaklarına göre Karadeniz bölgesinde Kaškaların yaşadığı coğrafyada yer alan Durhumit, Zalpa, Kaštama, Kuburnant, Tawiniia, Tuhupiia, Tumana, Tiwara, T/Dahara, ve Zimiğhuna gibi ülke ve kentler Koloni Çağı Kaneš/Kültepe kaynaklarında karşımıza çıkmaktadır. Koloni döneminde bu ülke ve kentlerin bazıları hem karum hem de wabartuma, bazıları ise sadece karum ya da wabartuma sahipti. Karadeniz bölgesindeki bu yerleşimler büyük ya da küçük yerel krallığı olan veya bu krallıklardan birinin sınırları içinde yer alan Anadolu’nun önemli merkezleriydi.

Koloni Çağında Anadolu’daki yerel krallıklardan bazılarının Kaška ülkesi olan ya da Kaška egemenlik bölgesinde yer alan bu ülke ve şehirlerden oluşması, Kaškaların yerel krallıklar şeklinde Hitit öncesi Anadolu tarihi coğrafyasında var oldukları, ayrıca Hattili ya da Hattilerle akraba Anadolu’nun yerli halkı olarak bu topraklarda yaşadıkları düşüncesini akla getirmektedir. Şayet Kaškalar, Hititler Anadolu’ya gelmeden önce Hattili veya Hattilerle akraba Anadolu’nun yerli halkı ise, bu durumda Kaškalar Tunç Çağı kültürünün Hatti Uygarlığı’nın yaratıcılarından biri olmalıdır.

Hititler Anadolu’ya gelip yerel krallıklardan oluşan bu siyasal dokuyu değiştirmiş, mevcut krallıkları ele geçirmiş ve merkezi bir otorite oluşturmuştur. Şayet Kaškalar, Anadolu’daki Hattiler veya onların akrabaları yerli halk ise, o zaman onlar ilk önceleri Hitit idaresini kabul etmiş, onlarla birlikte yaşamaya başlamıştır.

Hititçe çivi yazılı belgelerde Hitit Devleti’nin kuruluşundan yıkılışına kadar Hititler ile Kaškalar arasında yapılan bitmek tükenmek bilmeyen mücadeleler anlatılmıştır. Hitit Kaška mücadelesi daha Eski Hitit Döneminde başlamıştır. Çünkü İmparatorluk krallarından III. Hattušili ve IV. Tuthaliya dönemine ait metinlerde Tiliura ve Nerik kentlerinin Hantili döneminde Kaškaların eline geçtiği ve Hitit ve Kaška arasındaki sınırın da Kummeğmaha Nehri (Yeşilırmak) olduğu belirtilmiştir. Bu çerçevede Hitit kralları, kendi anlatımlarına göre, Eski Hitit Çağından itibaren Hitit topraklarını sürekli tehdit eden Kaškalara karşı sefer düzenlemek zorunda kalmışlardır. Ancak Kaška bölgesine yapılan bu askeri seferlerle uzun vadeli başarılar elde etmek mümkün olmamıştır.

Kaška tarihine bakıldığında, Hititlerin ve Kaškaların farklı çıkarlar ve amaçlar doğrultusunda bu çatışmaları gerçekleştirdikleri gözlenmektedir. Hititler sürekli onların ürettikleri ürünlere, yetiştirdikleri sığır ve koyun gibi hayvanlara el koyarak, Kaška insanlarını tutsak alarak Kaškaları ekonomik ve iş gücü yönünden güçsüzleştirmiş, onları kendine bağımlı hale getirmiş ve merkezi bir güç kurmalarını engellemiştir. Hititler bu sayede Hitit-Kaška yaşam alanında tek merkezi güç olabilmiş ve kendi ekonomisini her daim canlı tutabilmiştir. Bu durumda Hitit krallarının Kaškalarla ilişkilerinin her daim düşmanca devam etmesini bizzat kendilerinin istemiş olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.

Kaškalar penceresinden bakıldığında, Kaškalar da Hititler gibi doğal olarak ekonomisini güçlendirmek, siyasi bir birlik oluşturmak ve hâkimiyet alanını genişletmek çabası içindeydi. Hititler tarafından zamanla yaşam alanları kuzeye kaydırılan ve olasılıkla Anadolu’nun yerli halkı olan Kaškalar, büyük ihtimalle daha Önceden yaşadıkları toprakları ve sahip oldukları her şeyi Anadolu’ya sonradan gelen Hititlerin elinden geri almak amacıyla Hitit hâkimiyetindeki topraklara akınlar yapmış, yerleşim yerlerini talan etmiş ve mülkiyetine geçirmiştir. Söz konusu vahim durum, Orta Hitit Dönemi kraliyet çifti Arnuwanda ve Ašmunikal’in dua/antlaşma metninde anlatılmıştır.

Arnuwanda ve Ašmunikal döneminde, Nerik’te Fırtına Tanrısı kültü ile ilişkili faaliyetlerin icra edilmesinde de doğal olarak en büyük sorun Kaškalar olmuştur. Kaškalarla kuvvet zoruyla başa çıkamayan bu çift, çareyi tanrılara yakarmakta bulmuştur. Arnuvanda ve Ašmunikal çiftinin tanrılara yakardıkları bu dua/antlaşma metninde, Kaškalardan yakınılırken ilk önce Kaška saldırılarının önlenmesinin tanrıların da çıkarları bakımından gerekli olduğu vurgulanmıştır. Ayrıca Hititlerin bir diğer yakınma konusu ise, Nerik ve yöresindeki kentlerin Kaàkaların elinde olması, Hitit pantheonu içinde çok önemli yer tutan Nerik Fırtına Tanrısı’na ait armağan ve kurbanların Hakmiš’e yollanması ve Nerik yerine Hakmiš kentinde kurulan Fırtına Tanrısı’nın tapınağına gönderilmek istenen eşyanın da yine Kaška saldırılarından kurtulamamasıdır.

Kaša antlaşma metinlerinin geleneksel Hitit devlet antlaşmalarına uygun olarak kaleme alınmadığı da bir gerçektir. Ancak Kaška antlaşmaları Hitit tarafında krallığı temsil eden bir kral ile Kaška tarafında bağımsız boyları temsil eden beylerden/komutanlardan oluşan bir heyet/topluluk arasında düzenlendiği için Kaška antlaşmaları Hitit antlaşmaları içinde ayrı bir grup olarak değerlendirilmelidir.

Orta Hitit Dönemi krallarından III. Tuthaliya dönemine ait Maşat mektuplarına göre, Maşat Höyük/Tapikka coğrafı konumu nedeniyle askeri bir üs olarak Yukarı Yeşilırmak Vadisi’ni kapsayan geniş bir bölgeyi Kaška tehlikesine karşı korumuştur. Askeri güç sağlamakla yükümlü olan Yukarı Ülke, İşhupita Ülkesi ve diğer ülkelerden sağlanan askeri birlikler, Hitit kralının emrindeki Maşat’ta görevli Kaššu tarafından idare ediliyordu. Kaššu Hititli casuslar aracılığı ile Kaškalı düşmanların hareketlerinin gözetlenmesini sağlıyor ve Kaškaların Hitit kralı ile yapmak istedikleri barış görüşmelerini ve duruma göre alınması gereken tedbirleri organize ediyordu:

İmparatorluk Döneminde ise Kaška grupları siyasi bir organizasyonun parçası olmadığından ve ulaşılması zor bir coğrafyada yaşadığından dolayı Hititler onları kontrol altına almakta çok büyük sorunlar yaşamışlardır. Hititler Kaška hâkimiyetine geçen toprakları tekrar kazanmak için Tummana ve İšhara’yı Kaškalı düşmandan tamamen temizledikten sonra buralarda askeri üsler kurmuşlardır. Ayrıca Yukarı Ülke Hitit ana toprakları ile Kaška toprakları arasında bir tampon bölge olarak başkent Hattuša ve civarındaki kentleri Kaškalı düşmanlara karşı korumuştur. Hattušili o zamana kadar dizginlenemeyen Kaškaları sürekli yenerek, kuzey eyaletlerinin tek egemeni olmuş ve Yukarı Ülke’nin yönetiminde, Kaškalar üzerinde oldukça çok söz sahibi olarak, merkezi otorite ile paralel bir hükümdarlık kurmuştur. Ancak Kaškalar daha önceki krallar döneminde olduğu gibi tekrar hareketlenmiş ve ayaklanmıştır.

Daha önce belirtildiği gibi, Eski Hitit krallarından Hantili zamanında Kaškaların eline geçen ve Hititlerin baş tanrısı fırtına tanrısının kült merkezi olan Nerik, İmparatorluk krallarından gerek Suppiluliuma gerekse Muršili tarafından birçok sefer düzenlenmesine rağmen Kaškaların elinden geri alınamamıştır. Bu durumda, “Acaba, daha evvel Nerik, Kaškaların en önemli dinsel merkezi miydi ve Kaškalar ‘bu kutsal kent bizim, bizim hakkımız’ düşüncesinde miydi?” sorusu akla gelmektedir. Çünkü Kaškalar Nerik ülkesini Hititlerin elinden aldıktan sonra onu sahiplenmiş ve bu kutsal ülkeyi Hititlere kaptırmamak için bütün gücüyle Hitit kralları ve ordusuna karşı direnmiştir. III. Hattušili özellikle Hakmiš kralı iken Nerik kentini tekrar ele geçirmeyi başarmış ve burada yeniden yerleşmeyi sağlamıştır. Ayrıca Nerik ve çevresindeki kentleri haraca bağlamıştır.

Kaškaların ya da Hititlerin ve Kaškalıların birlikte yaşadığı coğrafya ve Hitit-Kaška sınırları, kraldan krala, daha doğrusu Hitit merkezi otoritesinin ve Kaškalı beylerin gücü nispetinde değişmiştir. Kaška hâkimiyet bölgesinde bulunan ülke ve kentler de her bir kral zamanında Hitit ve Kaška arasında el değiştirmiştir. Hititler ve Kaškalar, Durmitta, İšhupitta ve Tiliura gibi birçok ülke ve kentte bir arada yaşamışlardır. Dolayısıyla Hitit
ve Kaška ülke ve kentleri şeklinde bir ayrım yapabilmek mümkün olmamıştır. Bunun en güzel Örneği Muršili yıllıklarıdır.

MÖ 1200’lerde yaşanan iç ve dış karışıklıklar, potansiyel tehlike Kaškalar, deniz kavimleri göçü, kuraklık kıtlık, deprem gibi birçok etkenle Hitit Devleti’nin sona ermesiyle birlikte, Kaškalara daha güneye inme fırsatı doğmuştur. Çünkü bu tarihten itibaren Hitit kaynakları susmakta, Yeni Assur Dönemine ait kaynaklar Kašku/a yazılışıyla Kaška ülkesi ve sakinlerinden bahsetmektedir.

Yeni Assur kaynaklarına göre; Hitit Devleti’nin yıkılmasından sonra Kaška Krallık Bölgesi’nin sınırları büyük olasılıkla batıda Muški’ye, doğuda Urartu’ya ve güneyde Tabal’a kadar uzanmaktaydı. Assur’un egemenliğini reddeden Kaškalar, Urartu ve Muški gibi krallıklarla birlik oluşturarak Assur’a karşı savaşmıştır. Ancak güçlü Assur kralları karşısında tekrar vergi vermekle yükümlü olmuş ve onların egemenliğini tekrar kabul etmek zorunda kalmıştır.

Kaškalar 8. yüzyılın sonlarına doğru ilgili kaynaklarda artık karşımıza çıkmamaktadır. Fakat bir kısmı Friglerle kaynaşarak, bir kısmı da Assur’un hâkimiyetine geçerek, şayet özgür hayatta kalabilmeyi başarabilenler var ise onlar da Kimmerlerin saldırısına maruz kalarak tamamen tarih sahnesinden silinmiş olmaları muhtemeldir.

11 Eylül 2018 Salı

Oğuz Türkleri Dönemi

OĞUZ TÜRKLERİ İSTİLÂSI

 Bizans İmparatorluğu, Anadoludan Arap tasallutunu kovmağa uğraşırken, Anadolunun şarkında, yeni bir kalkınma hareketi baş göstemiş ve Selçuk Türkleri, aslında bir Türk ülkesi olan Anadoluyu yeniden Türklere maletmeğe karar vermişlerdi.

Bu sırada İmparatorlukta yeryer isyanlar çıkmış ve bazı küçük İmparatorluklar meydana gelmeğe başlamıştı. İşte bu sırada Kastamonu da Trabzon İmparatorluğuna bağlı bir eyalet halinde idare edilmekte idi.İşte bu sıralarda şarktaki hareket birdenbire filizlendi ve akın başladı:

Selçuk hükümdarı Tuğrul, ana bir kardeşi İbrahim İnal ile Selçuk ailesinden Kutulmuş kumandasındaki büyük Oğuz kuvvetlerini Erzincan, Elcezire, Şircan, Gürcistan ve cenubi Kafkasya'yı fethiçin garbe gönderdi. 1047 -1049 da Ermenistan, Türkler tarafından çiğnendi. Türkler, Bizans ordularını mağlup ettiler ve Erzuruma kadar ilerlediler.

Amasya tarihine göre, Mesalikülebsar, İbrahim İnalın buradan Sivasa geçtiğini ve oradan Trabzona geçerek oraları istilâ ettikten sonra, Sinop ve Kastamonuya hareket ettiğini yazmaktadır. Buna göre, Pont valisi İsaac Komnenus (Isak Komnenüs) Sinop üzerinde müdafaa yaparak mağlup ve perişan oldu, Türk akını Garbi Anadoluya doğru akmağa başladı.

Selçuk Türklerinin Bizansa karşı giriştikleri bu mücadele, ardı arası kesilmeden devam etti. Sırasile Kars, Van gölü civarı, Malatya, Sivas, Kayseri, Niksar, Konya istilâya uğradı.

Malazgirt harbinden sonraki vaziyet:

Bizans, Anadoluya yapılan bu akınların sonunu,  kendisi için çok tehlikeli gördü. Bizansın bütün kuvvetleri toplandı. İmparator Romanüsiki yüz bine yakın bir ordu ile Selçuk imparatorluğuna kati bir darbe vurmak İstedi. Firikya ve Kapadokya mıntakalarını kolaylıkla işgal etti. Ordusunu toplamağa vakit bulamayan Selçuk hükûmdarı Alp Aslan, imparatora sulh teklif etti. Mağrur olan imparator bu teklifi kabul etmedi. Alp Aslan 20-30 bin kişilik küçük ordusile harbi kabul etti. Harp Malazgirt te oldu. Ve Türklerin büyük bir zaferile netice endi. İmparator esir edildi Bizans ordusu mahvoldu. Bu zaferden sonra, Türk süvarileri bütün Anadoluyu zaptettiler. Hattâ Üsküdar önlerine kadar geldiler. Alp Aslan Kızdırmağa kadar olan memleketleri maiyetindeki Türk emirlerine taksim etti.

Kastamonuda Danişmentliler:

Alp Aslan, işgal ettiği yerlerin bir kısmını maiyetindeki kumandanlara taksim ettiği sırada, Malatyanın fethinde büyük yararlığı dokunan Danişment Ahmet Gazi ye de Malatyayı vermiş ve hatta ondan sonra fethedeceği Bizans topraklarının emirliklerinin kendisine verileceğine dair türde hilâfet menşuru alıvermişti.

Menşuru alan Danişment Ahmet gazi, 30 bin piyade ve 10 bin süvari ile Pont vilâyeti üzerine yürüdü. Bu sırada Sivasa uğradı, ve aldığı imdat kuvvetile birlikte şehri bir ay kadar muhasara etti ve sonra zaptetti.

Melik Danişment Ahmet Gazi, Sivasın zaptından sonra, mevcut kuvvetini ikiye ayırdı. Birisini Kayserinin fethine memur etti, öteki ile de bizzat kendisi Tokat üzerine yürüdü.

Pont valisi, Tokadı müdafaa için, civardaki bütün valileri ve Sinop valisi Yuvanis'i Tokada gönderdi. Fakat Ahmet Gazinin kuvvetlerine mağlup oldular ve Turhal, Ahmet Gazinin işgali altına girdi Ahmet Gazi, kışı Turhalde geçirdi. Baharda, mevcut maiyeti İle Amasya üzerine yürüdü, ve burasım da uzun müddet muhasaradan sonra zaptetmeğe muvaffak oldu.

Amasyanın sukutundan sonra, Ankara ve Kastamonu fırkaları Pont kıtasının kurtarılmasına memur edildiler. Hareketlerinde Ankara valisi, Ahmet gazinin amcazadesi Emir Torsan gazi nin Kayseri üzerinden gelip Ankarayı ansızın fethetmesini, içeride bulunan ve güzelliği ile şöhret alan kızının alıp Ahmet gaziye takdim edilmesini haber alınca geri döndü. Yolda Emir Tursan gazi ile karşılaştı. Fena halde bozuldu. Ve İstanbul'a kaçtı.

Kastamonu kumandanı fırkasile beraber Amasyaya yaklaştığı halde, Ankara hadisesinden müteessir olan Amasya valisi, Ahmet gaziye teslim oldu ve bu suretle Amasya da zaptedildi. öylelikle, Oğuz Türklerinden Danışmentliler Anadoluda bir hükümet kurmağa muvafak oldular ve kurulan bu hükümete Danışmentliler hükümeti denildi.

Mehmet Önder Atatürk'ün Yurt Gezileri - Kastamonu Bölümü

Atatürk, kurduğu Cumhuriyetin çağdaş medeniyette yerini alabilmesi için, devrimlerle bütünleşmesi gereğine yürekten inanıyordu. Cumhuriyet, ...